Orta Avrupa’nın Kalbine; Prag Gezisi

Franz Kafka’nın şehri Prag Gezisi yazımıza onsuz bir başlangıç elbette olmazdı. Eşsiz mimarisi, mistik atmosferi ve tabi ki eğlence hayatıyla inanılmaz dakikalar yaşatan Çek Cumhuriyeti’nin başkentinin tarih kokan sokaklarına doğru hep birlikte uzanalım…

“İnsanların tüm tarihi, bir yolcunun attığı iki adım arasında gizlidir.”

Öncelikle Hap Bilgilerle Prag Gezisi ;

  • Prag Çek Cumhuriyeti’nin başkentidir
  • Para birimi  Çek Korunası (CZK)
  • İstanbul-Prag arasındaki saat farkı 1, Türkiye’den 1 saat geride
  • Kış ayları ortalama sıcaklık 2-3 °C. Yaz ortalaması ise 17-18 °C
  • İstanbul’dan uçuş süresi yaklaşık 2 saat 35 dakika
  • Prag Florenc Otobüs Terminali ’den birçok Avrupa şehrine ulaşım sağlanabilir. Ayrıca Florenc terminali Prag şehir merkezine 15 dakikalık yürüyüş mesafesinde
  • Biz Viyana Erdberg terminalinden yaklaşık 4 saatlik bir yolculukla Prag Florenc terminaline ulaştık.
  • Prag şehir merkezinden Vltava Nehri geçmektedir. Nehir üzerinde bolca tarihi taş köprü mevcuttur.
  • Prag şehri bölgelere ayrılmış konumdadır. Praha 1 veya Praha 2 bölgelerinde konaklamanızı tavsiye ederim.
  • Prag seyahatiniz için minimum 3-4 gecelik bir plan yapılmasını tavsiye ederim.

Prag’ta Konaklama;

Prag ‘ta turist yoğunluğu oldukça fazla diyebiliriz. Bu yüzden şehir merkezi hostel ve otel imkânları açısından gayet yeterli konumda. Ufak bir araştırma yapıp konaklama tercihinizi belirleyebilirsiniz. Özellikle Eski Kent Meydanı yakınları konaklama çok ideal olucaktır. Bizim tercihimiz olan hostele buradan inceleyebilirsiniz.

Konumu ve olanakları bakımdan iyi bir hostel daha deneyimleme fırsatı yakaladık ona da buradan inceleyebilirsiniz.

Kolayca ulaşım sağlanabilen çok daha fazla otel ve hostel seçeneklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Prag Gezilecek Yerler;

  • Old Town Square (Eski Kent Meydanı)
  • Astronomik Saat ve Eski Belediye Sarayı
  • Prag Kalesi
  • Charles Köprüsü
  • Wenceslas Meydanı
  • Dancing House (Dans Eden Ev)
  • John Lennon Duvarı
  • Klementinum
  • Tyn Kilisesi
  • Aziz Vitus Katedrali
  • Petrin Tepesi
  • Prag Belediye Sarayı
  • Prag Ulusal Müze

Prag Gezisi İlk Gün;

Sabah erken saatlerde Prag’a varıyoruz. Avrupa genelinde olduğu gibi hostel tabelaları Prag’ta da çok görünür vaziyette değil maalesef. Bu yüzden rezervasyon yaptığınız hostelin yakınlarına geldiğinizde bilen birine sormak en iyi çözüm bizden söylemesi 🙂 Hostelimizde uyku açıcı sabah kahvemizin ardından kendimizi Arnavut kaldırımlarına atıyoruz. İlk durağımız ülkenin tarihsel sürecinde önemli politik olayların yaşandığı Wenceslas Meydanı. Bu meydan 1969’da Jan Palach’ın kendisini yakması ve komünist rejimin yıkılmasına neden olan Kadife Devrim’e ev sahipliği yapmıştır. Geniş ve ferah cadde üzerinde alışveriş ve Prag gece hayatının lokomotif mekânları bulunuyor. Ayrıca meydanın üst noktasında Prag Ulusal Müzesi de konumlanmış vaziyette.

Prag Gezisi ‘nde yolumuza Prag’ın en meşhur bölgesine doğru devam ediyoruz. Eski Kent Meydanı ulaştığımızda fark ediyoruz ki her milletten her bölgeden insanı bu meydanda bulabiliyoruz. Meydanın bir tarafında Tyn Kilisesi’ni görüyoruz. Diğer bir tarafında ise televizyondaki gezi programlarında görmüş olma ihtimaliniz yüksek Astronomik Saat Kulesi . 14.yüzyılda inşa edilmiş olan bu saat kulesi her saat başı aşağısında bekleyen turistlere birkaç dakikalık görsel şov sunuyor. Eğer tam saatinde orada değilseniz ve on dakikadan fazla beklemek durumunda kaldıysanız “abii bu kadar mıydı” sözleri dudaklarınızdan çıkmaması imkansız 🙂

Şehir tam anlamıyla Gotik ve Barok mimarinin ölümsüz eserleriyle dolup taşıyor. Arnavut kaldırımlı sokaklar, İkinci Dünya Savaşı’nda bile bombalanmaya kıyılamayan katedral ve kiliseler sizi tam anlamıyla zaman makinasıyla 14.yüzyıla götürüyor. Sanat ve tarihin bu kadar iç içe olduğu bir başka şehir bulabilmek zor olsa gerek.

Vltava Nehri’nin incisi: Charles Köprüsü;

Eski Kent Meydanı’ndan başlayan yürüyüşümüz dar sokakların bizi Charles Köprüsü’ne çıkarmasıyla son buluyor. Yedi gün yirmi dört saat turistin eksik olmadığı bir başka noktaya varmış oluyoruz. Charles Köprüsü muhteşem bir Prag Kalesi ve üstünde bulunduğu Vltava Nehri manzarası takdim ediyor. Ayrıca üzerinde Hz. İsa’nın yanı sıra aziz ve azizelerin betimlendiği 30 heykel yer alıyor. Tahmin edersiniz ki “heykelin şurasıyla şurasına dokununca dileklerin kabul oluyor” gibi batıl inançlar, köprü üzerindeki hemen hemen her heykelde turistlerin vazgeçemediği hareketler. ( Her ne kadar heykellerin orijinalleri müzede sergileniyor olsa da ) Bizde hani belki olur ya diyerek 🙂 turist ritüellerimizi gerçekleştirip nehrin diğer yakasına geçiyoruz.

Sonraki durağımız olarak köprüye çok yakın bir konumda olan John Lennon Wall’ a ilerliyoruz. Duvar tam anlamıyla Kaos Teorisi’ nin “Düzen düzensizliği yaratır” önermesi durumunda. Birbirinden bağımsız olarak çizilen grafitiler, barış mesajlarının ön planda olduğu duvarı bir anıt haline getirmiş.

Bu renkli duvarın hemen karşısındaki John Lennon Pub’a geçip “Image that” eşliğinde şöyle bir dinleniyoruz. Havanın kararmasıyla şehrin tarihi dokusundan biraz sıyrılıp eğlence hayatına geçiş yapmadan olmaz diyoruz. Bildiğiniz üzere Prag hareketli gece hayatının olduğu bir Orta Avrupa kenti. Prag’daki iki gecemizde birkaç eğlence noktasını deneyimleme fırsatı yakaladık. Bu noktaları ve daha fazlasını liste halinde ben buraya bırakıyorum keşfedip keyfini çıkarmak sizde 🙂  James Dean Bar, Duplex Bar, Karlovy Lazne, Hemingway Bar, M1 Lounge Bar & Club, Coyote, Goldfinger

İkinci Gün;

Prag’taki ikinci günümüzde Prag Gezisi programımız biraz yoğun olduğundan erken yollara düşüyoruz. Öncelikle eski bir yapının yerine inşa edilen Dans Eden Ev’e doğru yola koyuluyoruz.  Vltava Nehri kıyısındaki bu yapının bir tarafı kadın dansçıyı diğer tarafı erkek dansçıyı simgelemekte olduğunu görüyoruz.

Prag’ta Ne Yenir? Ne Yedik Ne İçtik;

Prag Kalesi için nehrin karşısına geçmek için Charles Köprüsü’nü kullanmadan önce “edebiyatçıların kahvesi” diye de anılmakta olan Cafe Slavia’da kahve içiyoruz. Nazım Hikmet’inde Prag ‘ta ki günlerinde sık sık uğradığı ve halen duvarlarında fotoğrafları olan tipik bir Çek kafesi görünümünde. Kesinlikle önerebileceğim kafe olarak belirtmeliyim. Bu tarz Çek kafelerini sevenler için Prag’daki ikinci önerim Café Louvre. Gerek hizmet kalitesi açısından gerekse müşteri kitlesi ile keyifli ve farklı bir kafe.

Şehirde her köşe başında bulunan ünlü tatlı Trdelnik’lerimizi ısırarak Prag Kalesi’nin merdivenlerini tırmanıyoruz. Trdelnik şeker, badem, fındık, tarçın ile hazırlanan bir hamurun kalın çubuklar etrafına sarılıp fırında pişirilmesiyle ortaya çıkan yöresel bir lezzet. Tavsiyemiz dondurma ile birlikte 4-5 € gibi bir fiyat karşılığında denenmesi. Tatlı çok sevmeyen biri olarak söylüyorum emin olun pişman olmayacaksınız.

Ve Tabii ki Franz Kafka;

Nehir kıyısından bakıldığında Charles Köprüsü’yle birlikte eşsiz bir manzara oluşturan kalenin içerisinde keyifli bir yürüyüş yapıyoruz. Kalenin içerisinde karşımıza Aziz Vitus Katedrali çıkıyor. Katedral adeta kale ile koruma altına alınmış izlenimi veriyor bize. 600 yılda yapıldığını duyunca kale ile korunması az bile diyerek yola devam ediyoruz. Bulunduğumuz konumdan şehre kuş bakışı bakarken İstanbul’ daki gibi tarihi dokuyu bozan sivri sivri gökdelenleri göremiyoruz. Bu davranışlarından dolayı Prag Belediyesi’ni kınayarak(!) son durağımız olan Franz Kafka Müzesi’ne doğru hareketleniyoruz.

Müzeye giriş yaklaşık 200 czk (ortalama 7,5 euro).  Müze içerisinde Kafka’nın kendi el yazısıyla taslakları, notları, mektupları, kitapları gibi eşyaları sergilenmekte. İlginç müzikleri, karanlık ve kasvetli ortamıyla müze bilindiklerinden farklı bir tarzda dizayn edilmiş. Böylece kendinizi bir Kafka romanının içinde hissetmeniz oldukça normal gözüküyor. Müze bahçesindeki ilginç heykelin fotoğrafını aşağıya bırakarak Prag Gezisi yazıma başladığım gibi son kısmını da Kafka’ya ayırmak istiyorum.

“Yazılanlar, yaşananların sadece birer kalıntısıdır.”


Franz Kafka Müzesi

Dipnot: Hava durumundan dolayı çok görmek istediğimiz Petrin Tepesi‘ne gidemedik. Prag gezi rotanıza 300 metre rakımlı bu tepeyi de eklemeyi unutmayın.

Ve yolculuktaki son durağımız Berlin yazısı çok yakında geliyor…

Dört Ülke Dört Başkent yazı dizisine buradan ulaşabilirsiniz.

Hakkında Erkan Ulman

• İzmir’de doğan • İzmir, Manisa ve Ankara’da yaşamış • Hacettepe Kimya Mühendisliği mezunu • Her daim müzik dinleyicisi • Davranışsal iktisat meraklısı • Gözlem yapma aşığı • Şu sıralar biraz blues ve roman

Bunu okudunuz mu?

Fethiye Gezilecek Yerler

İnsanoğlunun aklına tatil denince ilk akla gelen deniz, kum, güneş üçgenin buluşması gelir. Malum yoğun, …

Madrid Gezilecek Yerler

Bu şehri anlatmaktan da yazmaktan da asla bıkmam gibi geliyor, yeri bizde bir ayrı. Cerenle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.